Türk askerinin Aden Körfezi’ndeki görev süresi 1 yıl daha uzatıldı

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Aden Körfezi, Somali açıkları ve Arap Denizi’ndeki görev süresi 2025 yılına kadar uzatıldı. Cumhurbaşkanlığı tarafından sunulan tezkere, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Tezkere TBMM’de kabul edildi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan tezkere, TSK’nın deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerdeki görev süresini 10 Şubat 2025 tarihine kadar uzattı. Bu karar, uluslararası deniz güvenliği çabalarına Türkiye’nin kararlılıkla katkı sunduğunu bir kez daha vurguladı.

Deniz haydutluğu ve güvenli ticaret yolları

TSK unsurları, bölgede deniz haydutluğu ve silahlı soygunlara karşı mücadele ederken ticaret yollarının güvenliğini sağlamayı sürdürüyor. Tezkerede, Türkiye’nin insani yardım faaliyetlerini destekleme ve uluslararası işbirliğini güçlendirme kararlılığı ifade edildi.

Geçmişten bugüne devam eden katkılar

2008 yılından bu yana Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararları doğrultusunda bölgede faaliyet gösteren TSK, NATO’nun Okyanus Kalkanı Harekatı ve CTF-151 kapsamında da önemli görevler üstlendi. Türkiye, bu süreçte 6 kez CTF-151 Komutanlığı yaparak uluslararası barışa katkı sağladı.

Milli ve uluslararası sorumluluklar

Tezkerede, uluslararası barış ve istikrarı tehdit eden deniz haydutluğu ve silahlı soygunlara karşı Türkiye’nin aktif desteği vurgulandı. Türkiye’nin, BM, NATO ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliğini sürdürerek deniz güvenliği çalışmalarına katkı sağladığı ifade edildi.

Türkiye’nin bölgedeki görünürlüğü artırılıyor

TSK deniz unsurlarının bölgedeki varlığı, Türkiye’nin uluslararası rolünü pekiştiriyor ve deniz güvenliği alanında işbirliğini güçlendiriyor. Bu görevler, Türkiye’nin uluslararası topluma olan katkılarının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Aden Körfezi, Somali açıkları ve Arap Denizi’ndeki görev süresinin uzatılması, Türkiye’nin uluslararası barış ve güvenlik çabalarına verdiği önemi bir kez daha ortaya koyuyor. Bu karar, hem milli hem de küresel sorumlulukların yerine getirilmesi açısından büyük bir adım olarak değerlendiriliyor.